26 Ekim 2009 Pazartesi

Atom Çekirdeğini Doldurmayan Gerginlik


Son yıllarda Türkiye ile İsrail arasında yaşanan sorunlar Davos sonrasında, önce Anadolu Kartalı Tatbikatı ve BM raporu sonra da Ayrılık dizisi hadisesiyle yeniden alevlenmişti.
The Guardian'ın bugün yayınladığı Recep Tayyip Erdoğan röportajıyla tantana daha da bir üst seviyeye taşınmış gibi görünüyor. Ancak röportaj İsrail'den ziyade İran'la ilgili kısımlarıyla ses getirmiş gibi görünüyor.

Başbakan Erdoğan, özetle, İsrail'le ilişkilerin köklü bir geçmişe dayandığını zaman zaman yaşanan sıkıntıların aşılacağını söylüyor. Ancak sözlerini Avigdor Lieberman'ın Gazze'de nükleer silah kullanmayı ihtimaller dahilinde düşündüğünü söyleyerek bitiriyor. Bugüne dek sadece İran, Pakistan, Kuzey Kore gibi ülkelerin nükleer varlıklarını tartışan Batı dünyası için İsrail'in nükleer bir tehdit yaratabileceğinin dillendirilmesi ziyadesiyle şok edici. Erdoğan'ın İsrail karşısındaki tutumunun İsrail tarafından "Türkiye-ABD ilişkilerine zarar veriyor" eleştirisine maruz kalması ise Erdoğan'a göre yersiz. Başbakan, "Böyle bir ihtimalin varlığına inanmıyorum, zira ABD'nin bölge politikası İsrail tarafından dikte edilmiyor." diyor.

Ancak bu röportajda Batı'yı daha çok şaşırtan ise Ahmedinejad özelinde İran ile ilgili açıklamalar olacak. Başbakan Erdoğan, seçim sonuçları kesinleşmeden tebrik telefonu açtığı İran Devlet Başkanı için "Şüphesiz ki o benim arkadaşım ve bu iyi ilişki çerçevesinde bugüne dek hiç sorun yaşamadık." diyor. Batı tarafından teokratik İran'ın diktatörü olarak adlandırılan Ahmedinejad'ın sıkça övgüyle andığı Başbakan Erdoğan, İran'daki seçim sonrasında yaşanan olaylarla ilgili Ahmedinejad'la konuşup konuşmadığı sorusuna ise görüşmelerin daha ziyade ticaret ve dış ilişkilerle ilgili olduğunu, o konuyla ilgili yapılacak bir görüşmenin İran'ın iç işlerine karışmak anlamına gelebileceğini söyleyerek cevap veriyor. İran'ın nükleer programla ilgili soruya ise gelen yanıt; "İran, nükleer teknolojiyi silahlanmada değil enerji kaynağı yaratmak amacıyla kullandığını söylüyor." şeklinde.

Başbakan, İran'ın nükleer bir tehdit olduğuna inanan ülkelerden Fransa'nın Sarkozy liderliğinde takındığı Türkiye karşıtı tavrın sorulması üzerine ise Chirac dönemiyle Sarkozy dönemi arasındaki farka vurgu yaparak, Avrupa'nın bizzat kendi kurallarını çiğnediğini söylüyor ve Avrupa'nın Türkiye'nin Avrupa'yı Müslüman dünyaya açan bir köprü oluşuyla, diğer artılarının gözardı edilmemesi gerektiğini ekliyor.

Kısacası Başbakan Erdoğan, yine Batı'yı şaşırtacak açıklamalar yapmış gibi görünüyor.

Robert Tait'in bu makalesinin orjinal metnine buradan ulaşabilirsiniz.

2 yorum:

chinaski dedi ki...

sayın erdoğan ve kurmaylarının uzun süredir allaha emanet güttüğü dış politikamız bir gün öylesine teğet geçecek ki, aman diyorum.

kaldı ki kendisinin şu sözlerine kulak vermek çok önemlidir;

"sabahat akkiraz'ı dinlemeyen bir türkiye, türküsüz kalır!"

Kutlu dedi ki...

Bugün yazıişleri adlı programda Haluk Şahin Amerika dış politikasında ki farklılıklarla ilgili örnek verirken amerika'nın suudi arabistan-israil merkezli ortadoğu politikasının türkiye-iran odaklı yürütülmesi gerektiğini savunan bir kitabın çıkacağından bahsetti. AKP iktidarıyla türkiye dış politikasını ikiye ayırmak mümkün: abdullah gül dönemindeki yüzeysel dış politikalar ve ondan sonra yürütülen dış politikalar. dış işlerinin abdulalh gül'ün ardından daha etkin olduğunu söylemek mümkün. tabii bunda kendisinin cumhurbaşkanı olarak dış politikaya katkılarını da eklemek mümkün. kendisi en çok seyahat eden cumhurbaşkanı kanımca, hükümet ile paralel yürütüyor işleri. Ahmet Necdet Sezer döneminde bu mümkün değildi mesela. İran'ın mutlaka atom enerjisinin teklifini kabul etmesi lazım bu politikaların devamı için.