20 Ekim 2009 Salı

"Test Dönüşü"


Günün en önemli iki gelişmesinden ilkini konu edeceğim önce. Haber, sekiz PKK militanı ile yirmialtı mültecinin Habur Sınır Kapısı üzerinden Türkiye'ye girişi... Medyadaki en etkileyici tabir bence Hürriyet'in TEST DÖNÜŞÜ manşetiydi, bu sebeple ben de başlığı böyle seçtim.

Bilindiği üzere 34 kişi Kandil ve Mahmur'dan lüks ciplerle Habur sınırına geldi, binlerce DTP'li tarafından coşkuyla karşılandı. Özel yetkili savcıların sorguları ardından Etkin Pişmanlık Yasası'ndan faydalanmak istemeyen terör örgütü mensupları seyyar mahkemece verilen kararla serbest bırakıldılar. Daha sonra DTP yetkililerinin açıklamaları, otobüs üzerinden çiçek atan grup için yapılan şölenler birbirini izledi.

Türk medyası bu hususta ikiye ayrılmış durumda. Elbette olaya PKK gözlüğüyle bakan ya da çok kayıtsız kalan uç medya organlarından bahsetmiyoruz. İktidara yakın addedilen gazeteler bu gelişmeyi "Eve Dönüş Bayramı", "Açılıma Dağ Dayanmaz", "Cumhuriyetin Barış Milâdı" gibi cümlelerle manşetlere taşırken bir zamanlar "Avrupa Birliği'ne Girdik" diye gündüz gözüyle havai fişek atılan günleri, özel ilk sayfalarla basılan gazetelerin heyecanını andırıyordu. İktidara karşı olduğu söylenen gazeteler ise olayı "PKK'liler geldi", "Nereden Nereye" gibi orta yollu manşetlerden "Türkiye Şaşkın", "Yazıklar Olsun" gibi köşeli manşetlere kadar geniş bir tepki aralığıyla duyurdular. Bazı gazetelerin, gelen grubun pişmanlık yasasından faydalanacakları iddiası ile doğru değildi.

Siyasilerin geneli pozitif ama temkinli bir duruş sergilemekle beraber, DTP milletvekilleri teslim olan grubu barış elçileri olarak nitelediler. Böyle bir durumda uzlaşı zaten mümkün değil.

PEKİ OKUR YAZAR ADAM NE DÜŞÜNÜYOR?

Şu aralar yakalanmamak ama teslim olmak moda malum. Cinayet ya da örgüt üyeliği fark etmiyor. Dağdan inen ekibin PKK'nın çözülmesi ile ilgili olduğunu düşünmek saflık olur. Zaten teslim olan grup da Öcalan'ın çağrısı/talimatı üzerine "düz ova"ya indiklerini söylüyorlar. Kaçışsız çözülme olmaz. DTP'nin barış elçileri olarak nitelendirdiği bu grubu ben posta güvercinleri olarak nitelendiriyorum. Zira terör örgütünden bir mesaj ayaklarına bağlanmış halde penceremize kondular.
Sınır kapısından giriş yapan grubu karşılarken halaylar çeken, grubun karanfiller fırlattığı, PKK lehine sloganlar atan kitle durumu aleni bir zafer propagandasına dönüştürmüş durumdaydı. Ancak DTP yetkilileri bunun bir barış ümidi coşkusu olduğunu söylüyor. Hassasiyetlerin dikkate alınmadığı bir noktada bu trajikomik. Özellikle bölgede bu olay ardından yaşanan zafer işaretli, Apo sloganlı curcunalar, ülkenin sabrının sınanmasından başka bir şey değil.

Teslim olan grup Türk yargısı tarafından serbest bırakıldı. Okuduğum kadarıyla beş kişilik bir grup Öcalan'ı övmeyi sorgu tutanaklarına aksettirmek istediğinden (durumu anlatmaya yetiyor aslında) ufak çapta bir kriz yaşansa da, ne grubun sıfatı ne de pasaport yasasının ihlali de tutukluluğa yol açmadı. Bu güvenlik güçlerine taşlarla saldırıp yirmi yıla yakın cezalar alan terör örgütü sempatizanlarını taş atmak yerine dağa çıkıp sonra sınırdan girmeye iter mi zaman gösterir, bir nevi by-pass. Bu da oyun böyle oynanacaksa yasal düzenlemeler yapılmadan yaşanacak bu gibi durumların toplumda sıkıntı yaratacağı gerçeğini hatırlatıyor.

Abdullah Öcalan'ın talimatıyla bir grup PKK mensubunun davul zurna eşliğinde teslim olması ve ardından serbest kalması bana Türkiye'nin geleceği adına fazladan bir umut vermiyor açıkçası, umut falan aşıladığını da düşünmüyorum. Bu zemini PKK'ya daha fazla kaydırabilir ne yazık ki. Bu gibi olaylardan ziyade, arkalarından gelen tepkiler, yaşanan piyesler daha önemli bence. Açılım sürecini de bu tepkiler, hassasiyetler ve bunların doğuracağı yeni propaganda cepheleri sağa sola çekiştirip duracaktır. Benimse bunu bir bayram ya da milât olarak görmediğim kesin.

PEKİ YA SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

2 yorum:

claritine dedi ki...

Yasal, hatta Anayasal bir değişiklik yapılması söz konusuyken ve bütün bu tirivilerle meclis kürsülerindeki karşılıklı küfürleşmeler, bu yapılması planlanan yasal değişiklik üzerineyken, ortada sadece ''fiili açılımların'' dönmesi ''iniş açılımı, qwxman açılımı ve zilan açılımı'' olması bana epey bir ironik geliyor.

Önü arkası, sonu başı, içi dışı belli olmayan ve yapılıp yapılmayacağı hala daha muallakta ve tartışmalı olan -ki Sayın Baykal'ın gıdıcaazı bunu dile getirip durmaktan, daha da bir gevşedi, yazık- böylesine önemli bir yasa değişikliği, sanki yapılmışçasına, fiili uygulamalara, şovlara ve şenliklere geçilmesi karşısında şaşa şaşa kalıyorum.. öle öle yazıyorum.. ve evet galiba bu yazıyı ufaktan bitiri bitiri yorum..

ben de böyle düşünüyorum!

Silver Plate dedi ki...

Açılım'lar' süreciyle beraber bu saçmalığın da son bulması gerektiğini.